DUHA SURESİ
. 4
DUHA SURESİ
Mekke'de inmiştir, 11
âyettir.
Takdim
Duhâ sûresi
Mekke'de inmiştir. O Yüce Peygamber (a.s.)'in şahsiyetini ve Allah'ın, dünya ve
âhirette ona verdiği lütuf ve ihsanı ele alır. O büyük
nimetlere karşılık Allah'a şükretsin diye bunlar ona
verilmiştir.
Bu mübarek sûre Peygamber
(s.a.v)'in kadrinin yüceliğine ve müşriklerin iddia ettiği gibi Rabbinin onu
terketmediğine, ona kızmadığına, aksine Allah katında
kadrinin ve şanının yüce, makamının ulu olduğuna yeminle başlar: "Kuşluk
vaktine ve kararıp durgunlaştığı zaman geceye yemin ederim ki Rabbin seni
bırakmadı ve sana kızmadı. Andolsun âhiret senin için dünyadan daha
hayırlıdır"
Sonra sûre âhiretteki bol lütufları ve Yüce Allah'ın, peygamberleri
için hazırlamış olduğu çeşitli ikramları müjdeler. Bu ikramlardan birisi de
büyük şefaattir: "Rabbin sana verecek de hoşnut olacaksın"
Daha sonra sûre, Peygambere
küçüklüğünde, içinde bulunduğu yetimlik, fakirlik, yoksulluk ve kaybolma
durumunu hatırlatır. Rabbi onu barındırdı ve zengin kıldı, onu koruması altına
aldı:
"O seni yetim bulup barındırmadı
mı? Şaşırmış bulup da yol göstermedi mi? Seni fakir bulup zengin kılmadı
mı?"
Sûre, bu üç nimete karşılık Yüce
Allah'ın Peygamber (s.a.v)'e üç tavsiyesi ile sona erer ki, Peygamber (s.a.v)
yetime şefkat göstersin, muhtaca acısın ve düşkün yoksulun göz yaşını silsin:
"Yetime gelince, sakın onu ezme. Yoksula gelince, sakın onu azarlama. Rabbinin
nimetine gelince, onu minnet ve şükranla an."
Bu, kendisinde lafzın
güzelliğinin ifade ve mânâ parlaklığıyla uygun düştüğü bir sona ermedir. [1]
Bismülâhirrahmânirrahîm
1, 2, 3. Kuşluk
vaktine ve kararıp durgunlaştığı zaman geceye yemin ederim ki, Rabbin seni
bırakmadı ve senden nefret etmedi.
4. Gerçekten
senin için âhiret dünyadan daha
hayırlıdır.
5. Rabbin sana
verecek de hoşnut olacaksın.
6. O, seni
yetim bulup barındırmadı mı?
7. Şaşırmış
bulup da yol göstermedi mi?
8. Seni fakir
bulup zengin etmedi mi?
9. Öyleyse,
yetimi sakın ezme.
10. Yoksulu ise
sakın azarlama.
11. Rabbinin
nimetine gelince, onu minnet ve şükranla an.
Kelimelerin İzahı
Zifiri karanlık oldu. Gece iyice
karardı demektir.
Nefret etti. Râgıb şöyle der: aşırı nefret demektir. Bir kimse diğerinden
nefret ettiğinde denir. Geniş zamanı dir.[2]
Onu, kendisini koruyacak kimsenin
himayesine verdi.
Ailen; fakir ve yoksul demektir.
Aşırı derecede yoksul olan kimseye "âil" denir. Cerîr şöyle der:
Allah Kitap'ta yolcuya ve çok
fakire bir pay indirmiştir.[3]
Onu zelil ve küçük düşürme.
Azarlama, ona sert ve kaba kofiüşrha"[4]
Nüzul Sebebi
Rasulullah
(s.a.v) rahatsızlanıp iki veya üç gece ibadete kalkamadı. Bir kadın ki bu Ebû Leheb'in karısı Ümmü Cehîle'dir gelip dedi ki: Ey
Mu-hammed! Umarım, şeytanın seni bırakmıştır! iki veya
Üç gecedir onu senin yakınlarında görmedim. Bunun üzerine Yüce Allah âyetlerini indirdi.[5]
Âyetlerin Tefsiri
1, 2. Yüce
Allah, kuşluk vaktine yani gündüzün, güneş yükseldiği ilk vaktine ve iyice
karardığı ve varlık alemindeki her şeyi örttüğünde geceye yemin etti. Buyurdu
ki: "Kuşluk vaktine ve kararan geceye yemin ederim" İbn Abbâs şöyle der: "karanlığıyle geldi" demektir.[6]
İbn Kesîr de şöyle der: Bu, Yüce Allah tarafından
kuşluk vaktine ve onda yaratmış olduğu aydınlığa; kararıp sakinleştiğinde geceye
yapılan bir yemindir. Bunlar, Yüce Allah'ın gücünü gösteren apaçık bir
delildir. [7]
3. Ey
Peygamber! Rabbin seçtiği andan beri seni bırakmadı. Sevdiği andan bu yana
senden nefret etmedi. Bu, "Rabbi onu bıraktı" diyen müşriklere verilmiş bir
cevaptır. Bu aynı zamanda yeminin de cevabıdır.
[8]
4. Ey
Peygamber! Âhiret yurdu, senin için bu dünya
hayatından daha hayırlıdır. Çünkü âhiret ebedî, dünya
geçicidir. Bunun içindir ki, Hz. Peygamber (s.a.v.)
şöyle derdi: "Ey Allah'ım! Âhiret hayatından başka
hayat yoktur." [9]
5. Rabbin sana
âhirette, razı oluncaya kadar sevap verecek, ikramda
bulunacak, şefaat izni verecek ve razı
olacağın diğer lütuflarda bulunacaktır. İbn Abbâs şöyle der: "Rabbinin ona vereceği şey, razı oluncaya
kadar ümmeti hakkında şefaat iznidir" Çünkü rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (a.s.) ümmetini hatırlamış, "Allah'ım!
Ümmetim, ümmetim!" demiş ve ağlamıştır. Bunun üzerine Yüce Allah, kendisi daha
iyi bildiği halde, Cebrail (a.s.)'e Muhammed'e git ve "niçin ağlıyorsun?" diye
sor buyurdu. Cebrail (a.s) Rasulullah (s.a.v)'a geldi
ve ona niçin ağladığını sordu. Rasulullah (s.a.v) da
ona ne istediğini bildirdi. Bunun üzerine Allah Teâlâ
Cebrail (a.s)'e: "Muhammed'e git ve de ki: Ümmetin hakkında seni razı edecek ve
üzmeyeceğiz" buyurdu.[10]
Hadiste şöyle buyrulmuştur: "Her peygamberin kabul
edilmiş bir duası vardır. Bütün peygamberler dualarını hemen yapmıştır. Ben ise
duamı, kıyamet günü ümmetime şefaat için sakladım."[11]
Hâzin şöyle der: En iyisi, âyeti zahiri mânâsına almaktır ki hem dünya hem de
âhiret iyiliklerini kapsasın. Zira Yüce Allah dünyada
ona, düşmanlarına karşı yardım ve zafer nasip etmiş, ona uyanları çoğaltmış,
birçok fetih nasip etmiş, dinini yüceltmiş ve ümmetini, ümmetlerin en hayırlısı
kılmıştır. Âhirette de ona genel şefaati ve övülen
makamı vermiştir. Bunların dışında daha birçok dünya ve âhiret nimetleri lutfetmiştir.[12]
Allah, Peygamberine bu büyük vaadi
verdikten sonra ardından, küçüklüğünde ona verdiği nimetleri hatırlattı ki,
Rabbine şükretsin: [13]
6. Ey
Peygamber! Küçük iken sen yetim değil miydin? Allah seni amcan Ebû Tâlib'in himayesine vererek
onun yanında barındırmadı mı? İbn Kesir şöyle der:
Olay şöyle olmuştur: Hz. Peygamber (s.a.v) annesinin
karnında iken babası vefat etti. Sonra altı yaşında iken de annesi vefat etti.
Bundan sonra Rasullulah (s.a.v), dedesi Abdulnıuttalib ölünceye kadar onun korumasında kaldı. Dedesi
öldüğünde sekiz yaşında idi. O zaman amcası Ebû Tâlib onu koruması altına aldı. Kırk yaşının başlarında,
Allah kendisine peygamberlik verinceye kadar amcası onu korumaya, yardım etmeye
ve itibarını yükseltmeye devam etti. Ebû Tâlib kavmi gibi putlara tapıyordu. Bununla beraber Rasulullah (s.a.v)'a eziyet edilmesine engel oluyordu. Bütün
bunlar, Allah'ın onu koruması, hıfzetmesi ve himaye etmesidir.[14]
7. Seni şeriat
ve dini bilmez bir halde bulup da, bunlan sana
gösterip öğretmedi mi? Nitekim Yüce Allah meâlen: "Sen
kitapin nedir, iman nedir bilmezdin"[15]
buyurmuştur. Celaleyn yazarı şöyle der: Seni, şimdi
içinde bulunduğun şeriattan habersiz bulup da onu sana gösterip öğretmedi mi?[16]
Bazılarına göre, Rasulullah (s.a.v) küçük iken, Mekke
vadilerinden birinde yolunu şaşırıp kaybolmuştu. Allah onun, dedesine geri
gelmesini sağladı. Ebû Hayyân şöyle der: Bunu, hidayetin mukabili olan dalâlet
mânâsına yorumlamak mümkün değildir. Çünkü peygamberler bundan korunmuşlardır.
İbn Abbâs şöyle der: Bu,
Hz. Peygamber (a.s) çocuk iken, Mekke vadilerinden
birinde kaybolmasıdır.[17]
Bir görüşe göre de, Rasulullah (s.a.v.) amcası ile
birlikte Şam'a giderken yolda kaybolmuştur. [18]
8. Seni fakir
ve muhtaç bulup da, ticaret yollarını senin için kolaylaştırmak suretiyle,
insanlara muhtaç olmaktan kurtarmadı mı?
Yüce Allah Peygamber (a.s.)'e
verdiği bu üç nimeti saydıktan sonra, bunların karşılığında ona üç şeyi emretmek
üzere şöyle buyurdu: [19]
9. Yetime
gelince onu ezip zorla malını elinden alma. Mücâhid
şöyle der: Onu ezip küçük düşürme. Süfyân da şöyle
der: Malını telef etmek suretiyle ona zulmetme. Yani, yetime, merhametli bir
baba gibi ol. Sen de bir yetim idin, Allah seni barındırdı. [20]
10. İhtiyaç ve
fakirlikten dolayı yardım isteyen dilenciye gelince, onu azarlama ve sert söz
söyleme. Aksine ona ver veya güzel bir şekilde geri çevir. Katâde şöyle der: "Yoksulu kibarca ve nazik bir şekilde geri
çevir"[21]
11. Allah'ın
sana olan lütuf ve nimetine gelince, onu insanlara anlat. Çünkü nimeti anlatmak,
onun için bir şükürdür. Âlûsî şöyle der: Sen yetimdin,
şeriatı tanımıyordun ve fakirdin. Allah seni barındırdı, sana doğruyu gösterdi
ve zengin kıldı. Bu üç konuda Allah'ın sana verdiği nimeti unutma. Binaenaleyh
yetime şefkat göster, yoksul olup da yardım isteyene acı. Çünkü sen yetimlik ve
fakirliği tattın. Rabbin sana doğru yolu gösterdiği gibi, sen de kullara doğru
yolu göster. [22]
Edebî Sanatlar
Bu mübarek sûre birçok edebî
sanatı kapsamaktadır. Bunları aşağıda özetliyoruz:
1. âhiret ile ilk arasında tıbâk
vardır. Çünkü dan murat "dünya" olup âhiretin zıddı
olarak gelmiştir.
2. âyetleri
arasında güzel bir mukabele vardır. Bu, bedi' ilminin
inceliklerindendir.
3.arasında
cinas-ı nakıs vardır. Çünkü bu iki kelimenin ikinci harfleri
değişmiştir.
4. gibi âyet
sonlarında sec'i murassa vardır. Sanki bu âyetler,
kıymetli bir gerdanlığa dizilmiş incilerdir.
Yüce Allah'ın yardımı ile "Duhâ Sûresi"nin tefsiri bitti. [23]
[1] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/339.
[2] Râgıb, Müfredat,
maddesi.
[3] Bahr,
8/486
[4] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/341.
[5] Buhârî, Tefsir-i sûre 93,1;
Müslim, Cihâd, 115 Bu kaynaklarda kadının ismi
zikredilmemiştir.
Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat:
7/341.
[6] Hâzin, 4/258
[7] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/341.
[8] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/3414.
[9] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/341.
[10] Müslim, İman, 346
[11] Buhari, Tevhid, 31; Müslim, İman, 338, Buhari’deki rivayet farklı
lafızlardır.
[12] Hazin, 4/260
[13] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/342.
[14] Muhtasar-ı İbn Kesir,
3/650
Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat:
7/342.
[15] Şûra sûresi, 42/52
[16] Sâvî Haşiyesi,
4/330
[17] Bahr,
8
[18] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/342-343.
[19] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/343.
[20] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/343.
[21] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/343.
[22] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/343.
[23] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/343-344.
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder