KARIA SURESİ
4
KARIA SURESİ
Mekke'de inmiştir, 11
âyettir.
Takdim
Kâria sûresi
Mekke'de inmiştir. Bu sûre, kıyamet ve onun dehşetli hallerinden, âhiret ve onun sıkıntılı durumlarından, orada meydana
gelecek olan büyük olaylar ve korkulu hallerden bahseder. Bunlar, insanların
kabirlerden, çıkması ve o dehşetli günde uçuşan,öteye beriye dağılan kelebekler
misâli dağılmalarım anlatan olaylardır. İnsanlar aşırı derecede korku ve
şaşkınlıklarından dolayı düzensiz bir şekilde gelir
giderler.
Aynı zamanda bu sûre, dağların
yıkılıp savrulacağından ve neticede yer üzerinde sağlam bir şekilde yerleşmiş
iken havada uçuşan dağılmış yün haline geleceğinden bahseder. Sûre, kıyametin
dağları savrulmuş yün haline gelecek şekilde etkileyeceğine dikkat çekmek için
insanlarla dağları birlikte anlattı. O korkunç günde dağlar böyle olunca insanın
hali nice olur?!
Bu mübarek sûre, insanların
amellerinin tartılacağı terazileri ve insanların, terazilerinin ağırlığı ve
hafifliğine göre mutlu ve mutsuzlar diye ikiye ayrılacağını anlatarak sona
erer.
"Kıyamet" mânâsına gelen Kâria, dehşeti ile kalp ve kulaklara vurduğu için, bu
sûreye "Kâria Sûresi" denilmiştir. [1]
Bisnıillâhirrahmânirrahîm
1, 2, 3.
Kıyamet! Nedir o kıyamet? Kıyametin ne olduğunu sana ne
bildirdi?
4, 5.
İnsanların, ateş etrafında yayılmış pervaneler gibi olduğu dağların da atılmış
renkli yüne dönüştüğü gün(dür o)
6, 7. O gün
kimin tartılan ameli ağır gelirse işte o, hoşnut edici bir yaşayış içinde
olur.
8, 9. Ameli
yeğni olana gelince, işte onun yurdu "Hâviye" dır.
10, 11. Nedir o
bilir misiniz? Kızgın ateş!
Kelimelerin İzahı
Kâria,
kıyametin isimlerinden biridir. Korkunç ve dehşet veri-halleri ile insanları
çarptığı için buna "Kâria" denmiştir. kelimesinin
şiddetle ve kuvvetle vurmaktır. Araplar, insanların başına feci bir iş eldiğinde "eylül Musibet kapılarını çaldı ve belâ belerini
kırdı" derler.
Mebsûs;
yayılmış dağılmış demektir. İhn, çeşitli renkleri olan
veya boyanmış yün demektir. Hâviye, cehennemin bir adıdır. İnsanlar oraya
düşecekleri için ha bu ad verilmiştir. [2]
Âyetlerin Tefsiri
1, 2. Kıyamet,
O kıyamet nedir? Kuşkusuz o, o kadar büyük ve korkunçtur ki, hayal edilemez.
İnsan aklı onu kavrayamaz. O, anlatılamayacak ve tasavvur edilemeyecek kadar
büyüktür.
Bundan sonra Yüce Allah onun
durumunun daha büyük ve korkunç olduğunu ifade etmek üzere şöyle buyurdu: [3]
3. Kıyametin,
ruhlara tesirinin korkunçluğu hususundaki durumunun ne olduğunu sana ne
bildirdi? Şüphesiz o, sadece kalpleri ürpertmez, aksine büyük kütleleri de
etkiler. Göklerin yarılması, yerin sarsılması, dağların ufalanıp yerle bir
olması, yıldızların saçılıp dökülmesi, güneş ve ayın dürülüp kararması ve daha
başka şeylerde etkisini gösterir. Ebussuûd şöyle der:
Kıyamet, çeşitli korkunç ve dehşetli halleriyle kalp ve kulaklara vurduğu için
ona "vuran" mânâsına gelen "Kâria" adı verilmiştir.
Korkunçluğunu pekiştirmek için, zamir yerine açık isim getirilerek denilmiştir.
Yani o, ne acayip büyük ve korkunç bir şeydir. Bundan sonra Yüce Allah onun
korkunçluk ve dehşetini pekiştirmek üzere, onun, hiç kimsenin
kavrayamayacağı derecede insanların bilgileri dâiresinin
dışında olduğunu açıklamak üzere
buyurdu.[4]
Bu, korkutma
ve onun hallerinden herhangi
birini öğrenmeye teşvikten sonra,
sıra bunu açıklama ve izaha geldi. [5]
4. O gün
insanlar, yayılmış kelebekler gibi olur. Bu, insanlar kabirlerinden korka korka çıktıkları zaman meydana gelir. Bu halleri ile onlar
sanki oraya buraya dağılmış, şiddetli korku ve şaşkınlıktan dolayı dalga dalga birbirlerine giren kelebeklere benzerler. Râzî şöyle der: Yüce
Allah burada, öldükten sonra dirilme
anında insanları "dağılmış kelebeklere", başka bir âyette ise, "dağılmış
çekirgelere" benzetti. Kelebeklere benzetme yönü şudur: Kelebekler,
uçuştuklarında tek bir yöne gitmezler. Bilakis, her biri diğerinin gittiği
yönden başka bir yöne gider. Bu teşbih gösteriyor ki, insanlar, öldükten sonra
diriltildiğinde korkup dağılırlar. Çekirgelere benzetme yönüne gelince, bu,
çoklukları bakımındandır. İnsanlar o vakit, birbirleri üstüne binmiş olan
çekirge sürüsü gibi olurlar. İşte insanlar diriltildiklerinde çekirge ve
kelebekler gibi sürüler halinde birbirlerine girerler. Nitekim Yüce Allah meâlen, "O gün biz onları birbirine çarparak çalkalanır bir
halde bırakmışizdir"[6] buyurmuştur."[7]
5. O gün dağlar
da, atılmış renkli yüne dönüşür. Bu, o korkunç ve dehşetli günün özelliklerinden
ikincisidir. Yani dağlar o gün, uçuşup dağılan yün gibi olur. Parçalan
birbirinden ayrılıp havada uçuşurlar. Neticede çırpma ve atma anında uçuşan yün
haline gelir. Sâvî şöyle der: Yüce Allah, kıyametin
büyük ve sert dağlara tesir ettiği neticede, mükellef olmadıkları halde
çırpılmış yün haline geleceklerine; onlar böyle olunca sorumlu ve mükellef olan
zayıf insanın durumunun nasıl olacağına dikkat çekmek için, insanların durumu
ile dağların durumunu beraber anlattı.[8]
Bundan sonra Yüce Allah,
insanların o günkü durumlarını mutlu ve mutsuzlar olarak ikiye ayrılacaklarını
anlatmak üzere şöyle buyurdu: [9]
6, 7. İyilik
terazileri ağır basan ve iyilikleri kötülüklerinden çok olana gelince, o,
ebedîlik ve Naîm cennetlerinde mutlu, rahat ve
müreffeh bir hayat sürecektir. [10]
8, 9.
İyilikleri kötülüklerinden az olan veya bir şey sayılacak kadar iyiliği olmayana
gelince, onun gideceği ve kalacağı yer de cehennem ateşidir. O cehennemin
dibine inecektir. Anne, çocuğun barınağı ve korku anında sığınacağı yer olduğu
için, Yüce Allah cehenneme yani "anne"
dedi. Bu durumda çocuklar annelerine sığındığı ve anneleri tarafından korunduğu
gibi cehenmem ateşi de o suçluları barındırır; anne,
çocuklara kucak açtığı gibi cehennem ateşi de onlara kucak açar. Ebussuûd şöyle der: "Hâviye" cehennemin isimlerinden bir
isimdir. Son derece derin ve çukur olduğu için ona bu isim verilmiştir.
Rivayete Igore cehennem ehli, cehennemde yetmiş sene
aşağı doğru ineceklerdir.[11]
10. Bu, Hâviye'nin büyük ve korkunç olduğunu gösteren sorudur. Yani,
Hâviye'nin ne olduğunu sana ne
bildirdi?
Bundan sonra Yüce Allah, şu
sözüyle bunu açıkladı: [12]
11. O, son
derece sıcak bir ateştir. Bilinen sıcaklık sınırını ısınıştır. Hangi ateş
yakılsa ve içine en büyük yakıtlar atılsa, yine de onun iicağı cehennem sıcağına denk olamaz. Lütuf ve keremiyle
Allah bizi o ateşten korusun! [13]
Edebî Sanatlar
Bu mübarek sûre birçok edebî
sanatı kapsamaktadır. Bunları aşağıda izetliyoruz:
1. Sorusu,
kıyamet hâdisesinin korkunçluk ve dehşetimi, Sorusu da cehennemin büyüklük ve
dehşetini ifade eder.
2. Âyetinde
zamir yerine açık isim getirilmesi korkutma ve dehşet ifade etmesi içindir.
Aslında denilmesi lâzımdı.
3. Âyetinde
mürsel mücmel teşbih vardır. Zira teşbih edatı zikredilmiş,
vech-i
şebeh
zikredilmemiştir. Yani insanlar, çokluk ve dağılmada, zayıflık ve
zelillikte dağınık kelebeklere benzerler. Âyetinde de aynı teşbîh vardır. Yani
dağlar, uçuşma ve kolayca yürüme hususunda, çırpılmış renkli yün gibi olurlar.
Buna mürsel mücmel teşbîh denir.
4. âyetleri ile
, âyetleri arasında mukabele sanatı vardır. Bu, güzelleştirici edebî
sanatlardandır.
5. "O, hoşnut
olan bir yaşayış içindedir" âyetinde me-câz-ı aklî
vardır. Yani, onu yaşayanın hoşnut olacağı bir yaşayış içindedir. Burada isnâd-ı mecazî vardır.
6. âyetleri ile
âyetleri arasında ihtibak sanatı vardır. İhtibâk, bu sanatı yapanın, birbirine nazire olarak
söylenen iki şeyden birinde söylediğini diğerinde zik-retmemesidir. Meselâ burada,
birinci kısımda, "Onun barınağı cennettir" diye zikredilmemiş; buna karşılık
olarak da ikinci bölümde, "onun barınağı ateştir" diye zikredilmiş; ikinci
bölümde, "O, yaşayanın hoşnut olmayacağı bir hayat içindedir" şeklinde
zikredilmemiştir. Böylece Yüce Allah, birbirine nazire olarak getirdiği bu
âyetlerden birinde zikrettiğini diğerinde zikretmem iştir. Bu da güzelleştirici
edebî sanatlardandır.
7. Âyetlerin
son harfleri arasında uygunluk vardır. Bu, mübarek sûrede açıkça
görülmektedir. [14]
Bir Uyarı
Cumhura (çoğunluğa) göre sûrede
anlatılan mîzân yani terazi, iki kefesi ve bir dili olan hakiki terazidir.
Bununla, içinde iyilik ve kötülüklerin yazılı olduğu amel defterleri tartılır.
İbn Abbâs'tan rivayet
edildiğine göre, iyi ameller, güzel şekillerde; kötü ameller ise çirkin
şekillerde getirilir ve bu teraziye konur. Kimin iyilikleri ağır gelirse mutlu
olur. Allah en iyisini bilir.
Yüce Allah'ın yardımı ile "Kâria Sûresi"nin tefsiri bitti. [15]
[1] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/401.
[2] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/402.
[3] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/403.
[4] Ebussuûd,
5/281
[5] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/403.
[6] Kehf sûresi,
18/99
[7] Tefsîr-i. kebîr, 31/72
Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat:
7/403.
[8] Sâvî Haşiyesi,
4/347
[9] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/403-404.
[10] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/404.
[11] Ebussuûd, 5/282. Katâde'den nakledildiğine göre, sözünden maksat,
cehennemlik, ppe taklak cehennemin dibine doğru
gidecektir. Çünkü o cehenneme baş aşağı olarak kılacaktır. Birinci görüş daha
açıktır.
Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat:
7/404.
[12] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/404.
[13] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/404.
[14] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/404-405.
[15] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/405.
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder