İNŞİRAH SURESİ
. 3
İNŞİRAH SURESİ
Mekke'de inmiştir, 8
âyettir.
Takdim
İnşirah sûresi Mekke'de inmiştir.
Bu sûre, Hz, Peygamber (a.s)'in, Allah katındaki yüce
makam ve mevkiinden bahseder. Allah'ın, kulu ve rasulü
Muhammed (s.a.v)'e verdiği birçok nimeti anlatır. Bunlar, kalbini iman ile
rahatlatması, hikmet ve bilgi ile aydınlatması ve günahlardan temiz tutması ile
olmuştur. Bütün bunlar, kâfirlerden görmüş olduğu eziyetlere karşı Peygamber
(s.a.v)'i teselli etmek ve Allah'ın lütfettiği nurlarla mübarek gönlünü hoş
tutmak maksadıyla yapılmıştır: "Senin göğsünü açmadık mı? Belini büken yükünü
senden alıp atmadık mı?"
Bundan sonra sûre, Peygamber
(a.s)'in dünya ve âhiretteki mevkinin yükseltildiğinden, makamının yüceltildiğinden ve
isminin, Allah'ın ismiyle beraber zikredildiğinden bahseder: "Senin şanını
yüceltmedik mi?"
Sûre, Mekke'de mü'minlerle birlikte, yalanlayıcı kâfirlerden gelen sıkıntı
ve zorluklara katlanan Hz Peygamber (a.s.)'in yaptığı
daveti anlatır. Huzurun ve düşmana karşı zaferin yakın olduğunu bildirerek
Peygamberi rahatlatır: "Kuşkusuz zorluğun ardından bir kolaylık vardır. Kuşkusuz
zorluğun ardından bir kolaylık vardır." buyrulmaktadır.
Sûre Hz. Peygamber (s.a.v)'e, peygamberlik görevini tebliğ edip
bitirdikten sonra, kendisini Allah'a ibadete verme görevini hatırlatarak sona
erer. Kendisini Allah için ibadete vermesi, Allah'ın ona lütfettiği o yüce
nimetlere karşılık şükretmesi içindir: "Tebliğ işini bitirince, kendini Alah'a ibadete ver. Rabbini iste." [1]
Bismillâhirrahmânirrahîm
1. Biz senin
için göğsünü (kalbini) açmadık mı?
2, 3. Belini
büken yükünü senden alıp atmadık mı?
4. Senin şanını
ve ününü yüceltmedik mi?
5, 6. İşte:
Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır. (Evet) zorlukla beraber bir
kolaylık vardır.
7, 8.
İşlerinden boşaldığın vakit, tekrar çalış ve yorul, yalnız Rabbine rağbet et
(O'na yönel)
Âyetlerin Tefsiri
1. Bu,
istifhâm-ı takrîrîdir. Yani, Ey Peygamber! Hidayet, iman ve Kur'ân nuruyla, biz senin kalbini rahatlattık. Nitekim Yüce
Allah, meâlen "Allah kimi doğru yola iletmek isterse,
onun kalbini İslama açar"[2]
buyurmuştur. İbn Kesîr şöyle der: Yani, kalbini nurlandırdık ve onu geniş ve rahat kıldık. Allah,
peygamberin kalbini açıp rahatlattığı gibi, aynı şekilde, şeriatını da geniş,
hoşgörülü ve kolay kıldı. Onda ne bir zorluk, ne bir ağırlık, ne de bir darlık
vardır.[3]
Ebû Hayyân şöyle der: Göğsü
açmak demek, kendisine vahyedileni alabilmesi için onu
hikmetle aydınlatmak ve rahatlatmak demektir. Bu, çoğunluğun görüşüdür.
Bazılarına göre, bundan maksat, Hz. Peygamber (a.s)
küçük iken, Cebrail (a.s)'in onun göğsünü yarmasıdır. Bu da İbn Abbâs'tan rivayet
edilmiştir.[4]
2. Ağır yükünü
senden kaldırdık. [5]
3. Sırtına ağır
gelip çökerten o yükü. Tefsirciler şöyle der: Âyetteki "yükün"den maksat,
Rasulullah (s.a.vj'ın,
işlemiş olduğu hatalardır. Onların, Rasulullah
(s.a.v)tan kaldırılmasından maksat ise, bağışlanmalarıdır. Nitekim Yüce Allah
meâlen, "Böylece Allah senin geçmiş ve gelecek
günahlarını bağışlar"[6]
buyurmuştur. Burdaki günahlardan maksat, isyanlar ve
büyük günahlar değildir. Çünkü peygamberler suç işlemekten korunmuşlardır.
Fakat bunlar, Hz. Peygamber (a.s)'in kendi içtihadı
ile yapıp ta kınandığı şeylerdir: Mazeret ileri sürdükleri zaman münafıklara
cihattan geri kalma izni vermesi, Bedir esirlerinden fidye alması, A'ma İbn Ümmü Mektûm'a karşı yüzünü
ekşitmesi ve benzeri şeyler. İbn Cüzeyy şöyle der: Peygamberlerin günahları küçük ve
bağışlanmış olduğu halde, onlar bu günahlardan dolayı çok üzüldükleri ve
pişmanlık duydukları için, onların günahları ağırlık sıfatı ile nitelenmiştir.
Allah'tan çok korktukları İçin, bu küçük günahlar onlara çok ağır gelir. Nitekim
hadiste şöyle gelmiştir: "Şüphesiz mü'min, günahını,
üzerine düşmekte olan bir dağ gibi mişti: görür.
Münafık ise günahını, burnu üzerinde uçan sinek gibi görür."[7]
Devenin sırtındaki yükün ağırlığından dolayı, devenin üstündeki tahteravandan duyulan sestir. [8]
4. Senin şanım
yücelttik. Dünya ve âhirette makamını yükselttik.
İsmini kendi ismimizle beraber kıldık. Mücâhid der ki:
Bunun mânâsı "Ben ne zaman anılırsam, sen de benimle beraber anılırsın."
demektir. Katâde de şöyle der: Allah onun zikrini
dünya ve âhirette yüceltti. Hiçbir hatip, hiçbir teşehhüd eden ve namaz kılan yoktur ki, şöyle seslenmesin:
"Eşhedü en lâ ilahe illallah ve enne Muhammeden Rasulullah" Hadiste şöyle buyrulmuştur: Cebrail (a.s) gelip bana dedi ki: Ey Muhammed!
Rabbin diyor ki: "Biliyor musun, senin zikrini nasıl yücelttim?" Ben de: "Allah
daha iyi bilir" dedim. Allah buyurdu ki: "Ben anıldığımda sen de be-nilme beraber anılırsın"[9]
Ebû Hayyân şöyle der: Yüce
Allah, Peygamber (a.s)'in adını kelime-i şehadette,
ezanda, kamette, teşehhüdde, hutbelerde ve Kur'ân'da birçok yerde kendi adıyla birlikte zikretti.
Peygamberler ve ümmetlerinden ona iman etmelerini istedi.[10]
Nitekim Şâir Hassan b. Sabit şöyle der:
Müezzin, beş vakit ezanda, "eşhedü" dediği zaman, Allah, Peygamberin ismini kendi
ismine kattı. Onu yüceltmek için kendi isminden ona isim türetti. Nitekim Arş'ın
sahibi Allah Mahmûd, o da Muhammed'dir.[11]
5. Kuşkusuz
darlıktan sonra rahatlık, sıkıntıdan sonra ondan bir çıkış yolu bulunur.
Tefsirciler der ki: Hz. Peygamber (a.s) ve ashabı,
müşriklerin eziyetleri sebebiyle Mekke'de sıkıntı ve darlık içinde idiler. Yüce
Allah onu teselli etmek ve rahatlatmak için, sûrenin başındaki nimetleri ona
saydığı gibi, burada kolaylık da vadetti ki, gönlü hoş
olsun ve ümidi artsın. Sanki Yüce Allah şöyle diyor: Bu yüce nimetleri sana
veren, hiç şüphesiz müşriklere karşı sana yardım edecek, dinini üstün kılacak,
bu güçlüğü senin için yakında bir kolaylığa çevirecektir. Dolayısıyle bu vaadi vurgulamak için tekrarladı: [12]
6. Kuşkusuz
darlıktan sonra bir ferahlık güçlükten sonra kolaylık gelecek. Öyleyse üzülme
ve dadanma. Hadiste şöyle buyrulmuştur: "Bir güçlük
iki kolaylığa asla galip gelemez."[13]
7. Ey
Peygamber! İnsanları davet görevini bitirdikten sonra, yaratıcıya ibadet etmeye
çalış; dünya işlerini bitirdiğinde, kendini âhireti
kazanma hususunda yor. [14]
8. İstek ve
arzunu geçici dünyaya değil Allah katında olan şeylere yönelt. İbn Kesîr şöyle der: Yani, Dünya işleri ve meşgalelerini
bitirip onlarla ilgiyi kestiğinde ibadete yönel ve gönlünü dünya işlerinden
boşaltmış olarak şevkle ibadete kalk, sadece Rabbin için niyet et ve ihlasla O' nu iste.[15]
Edebî Sanatlar
Bu mübarek sûre birçok edebî
sanatı kapsamaktadır. Bunları aşağıda özetliyoruz:
1. Âyetinde
istifhâm-i takriri vardır. Bu, Allah'ın nimetlerini saymak ve hatırlatmak
içindir.
2. Âyetinde
istiâre-i temsîlîyye vardır. Yüce Allah, günahları,
istiâre-i temsîlîyye yoluyla, insanın sırtına
yüklenen ve onu taşımaktan âciz bırakan ağır yüke
benzetti.
3. Âyetinde,
kelimesinin nekre getirilmesi onun
büyüklüğünü ifade etmek içindir. Yüce Allah, sanki kolaylığın büyüklüğünü
göstermek için onu nekre getirir. Sanki "büyük bir kolaylık
vardır"
demiştir.
4. kelimeleri
arasında cinâs-ı nakıs vardır.
5. Âyetlerinde
cümlenin tekrar edilmesi, mânâsını ruhlara Ve kalplere yerleştirmek içindir.
Buna "itnâb" denir.
6. şeklindeki
âyet sonlarıyla, ve gibi ayet sonlarında, uygunluğa riayet için sec'i murassa vardır. Bu da güzelleştirici edebî
sanatlardandır.
Yüce Allah'ın yardımı ile "İnşirah
Sûresi"nin tefsiri bitti. [16]
[1] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/347.
[2] En'am sûresi,
6/125
[3] Muhtasar-i İbn Kesîr,
3/652
[4] Bahr, 8/487. Ebû Hayyân'ın işaret ettiği
rivayet, Müslim'in Sahih'inde anlatılmıştır. Enes (r.a.)'ten rivayet edildiğine
göre, Hz. Peygamber (a.s.) çocuklarla oynarken Cebrail
(a.s.) ona geldi, onu tutup yıktı. Kalbini yardı. Kalbini dışarı alarak ondan
bir et çıkardı, ve dedi ki: Bu, şeytan'ın sendeki payıdır. Sonra kalbini, altın
bir tas içinde Zemzem suyuyla yıkadı. Sonra onu düzeltip kapayarak yerine koydu.
Çocuklar koşarak süt anasına geldiler. "Munammed
öldürüldü" dediler. Sonra onu, rengi uçmuş bir halde karşıladılar. (Müslim, K.
İman, 261). Enes: "Ben Rasululah (s.a.v)'in göğsünde,
dikiş izini aörürdüm" der.
Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat:
7/348.
[5] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/349.
[6] Fetih sûresi, 48/2
[7] Teshil, 4/206
[8] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/349.
[9] Muhtasar-i İbn Kesîr,
3/652
[10] Muhtasar-i İbn Kesîr,
3/652
[11] Muhtasar-ı İbn Kesîr,
3/652
Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat:
7/349-350.
[12] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/350.
[13] Hakim, Beyhakî
Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat:
7/350.
[14] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/350.
[15] Muhtasar-ı îbn Kesîr,
3/653
Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat:
7/350.
[16] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/350-351.
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder