Kevser Suresi
. 3
KEVSER SURESİ
Mekke'de inmiştir, 3
âyettir.
Takdim
Kevser sûresi Mekke'de inmiştir.
Yüce Allah'ın, dünya ve âhirette çok hayır ve büyük
nimetler vererek değerli Peygamberine (s.a.v.) lütfettiği nimetlerden bahseder.
Kevser nehri bunlardan biridir. Daha başka bol ve büyük hayırlar da vardır.
Sûre, Hz. Peygamber (a.s)'i Allah'a (c.c.) şükür
olsun diye namaz kılmaya devama ve kurban kesmeye
çağırır.
Bu mübarek sûre, düşmanlarının
rezil olacağını Rasulullah (s.a.v)'a müjdeleyerek sona
erer. Ona buğz edenleri zelillik, hakirlik, dünya ve
âhirette her türlü iyilikten kesilmiş olmakla niteler.
Onlar böyle iken, Rasulullah (s.a.v) minare ve
minberlerde anılacak ve şerefli ismi herkesin dilinde kıyamete kadar ebedî
kalacaktır. [1]
Bismillâhirrahmânirrahîm
1, 2, 3. (Yâ Muhammedi) Biz sana Kevser'i verdik. Onun için Rabbine
kulluk et ve kurban kes. Asıl sonu kesik olan, şüphesiz sana hınç
besleyendir.
Kelimelerin İzahı
Kevser, çok hayır mânâsına gelir.
"Çokluk" mânâsına gelen kelimesinin mübalağa sıyğasıdır. Araplar sayısı, değeri veya önemi çok olan herşeye "kevser" ismini verirler.
Şâir şöyle der:
Ey Mervân oğlu! Sen çok ve hoşsun, Baban İbnu'l Akâil ise daha çoktu.[2]
Deve kes, kelimesi sadece "deve
kesmek" mânâsına kullanılır. Sığır ve koyun kesmek mânâsında kullanılan yerinde
kullanılmıştır.
Şânieke,
sana buğz eden demektir düşmanlık ve buğz mânâsına gelen
kökünden olup buğz eden,
öfkelenen demektir. "Bir topluma
karşı olan kininiz, sizi tecâvüze sevketmesın"[3]
Ebter, her
türlü hayırdan yoksun demektir. Kesmek mânâsına gelen kökündendir. "Bir şeyi
kestim" mânâsında denir. Mastarı dir. 11 keskin kılıç
demektir. Nesli olmayan kimseye "ebter" denir. Çünkü
onun soyu kesilmiştir. Ziyad [4]
hutbesinde Allah'a hamd etmediği ve Rasulullah (s.a.v)'a salât ve
selâm getirmediği için, onun hutbesine
denilmiştir. [5]
Ayetlerin Tefsiri
1. Bu,
Peygamberin (a.s) yüce makamına değer vermek ve onun şerefinin yüceliğini
göstermek için Peygamber (a.s)'e yapılmış bir hitaptır. Yani, Ey Peygamber! Biz
sana dünya ve âhirette çok ve devamlı hayır verdik.
Kevser nehri bu hayırdan biridir. Bu, sahih hadiste rivayet edildiği gibi,
"Cennette bir nehirdir. Kıyılan altından olup inci ve yâkût üzerinden akar.
Toprağı miskten daha güzeldir. Suyu baldan daha tatlı ve kardan daha beyazdır.
Ondan bir defa içen, bir daha asla susamaz"[6]
Enes (r.a.)'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: Bir gün Rasulullah (s.a.v) aramızda iken ansızın hafif bir uykuya
daldı. Sonra tebessüm, ederek başım kaldırdı. Biz, "Seni güldüren ne, Ey
Allah'ın Rasûlü?" dedik. Buyurdu ki: "Bana az önce bir
sûre indirildi. "Daha sonra "Bismillâhirrahmânirrahîm"
diyerek Kevser sûresini okudu. Sonra dedi ki:" Kevser nedir, biliyor musunuz?
"Biz: "Allah ve Rasûlü daha iyi bilir" dedik. Buyurdu
ki: "O, Yüce Rabbimin bana va'dettiği bir nehirdir.
Onda çok hayır vardır. O bir havuzdur ki kıyamet günü ümmetim ondan su almaya
gelecektir. Kapları, yıldızların sayısı kadardır. Ona suya gidenlerden bir kul
tutulup uzaklaştırılır. Ben, "O benim ümmetimdendir" derim. Bunun üzerine "Sen,
senden sonra onun ne yaptığını bilmiyorsun" denilir.[7]
Ebû Hayyân şöyle der:
Kevser'in manasıyla ilgili 26 görüş anlatılmıştır. Doğru olan Rasulullah (s.a.v)'ın yaptığı şu
açıklamadır: "Kevser, cennette bir nehir olup kenarları altındandır ve o inci
ve yakut üzerinden akar. Toprağı miskten daha hoştur. Suyu baldan daha
tatlıdır"[8]
İbn Abbâs da: "Kevser, çok
hayırdır" demiştir.[9]
2. Sana bu
kadar nimeti ihsan eden Rabbin için sadece O'nun rızasını gözeterek namaz kıl.
Rabbinin sana verdiği hayır ve nimetlere karşı Allah'a şükür olsun diye
develeri yani Arap mallarının en iyilerini kurban kes. İbn Cüzey şöyle der: Müşrikler
ıslık çalıp el çırparak ibadet ediyor ve putlar için deve kesiyorlardı. Bunun
için Yüce Allah Peygamberine (s.a.v.), "Sırf Rabbin için namaz kıl ve başkası
için değil, sadece O'nun için kurban kes" buyurdu. Bu Allah'ı birleme ve ihlâs emri olmuştur. [10]
3. Ey
Peygamber! Sana buğzeden o kişi var ya, işte her türlü hayırdan mahrum olan odur. Tefsirciler
şöyle der: Hz. Peygamber (a.s) in oğlu Kasım ölünce,
Âs b. Vâil: "Bırakın onu. O, soyu kesik bir
adamdır.
Nesli yoktur. Öldüğünde adı sanı
kesilecektir" dedi. Bunun üzerine Yüce Allah bu sûreyi indirdi ve her ne kadar
çocukları olsa da, asıl soyu kesik olanın o kâfir olduğunu haber verdi. Çünkü o,
Allah'ın rahmetinden mahrum edilmiştir. O ne zaman anılsa, lanetle anılacaktır.
Ama Hz. Peygamber (a.s) böyle değildir. Çünkü onun adı
kıyamete kadar anılacak; minare ve minberlerde Allah'ın adiyle beraber
yücelecektir. Onun zamanında, kıyamete kadar gelecek olan bütün mü'minîer onun tâbileridir. O, mü'minlerin babası yerindedir. Allah'ın salât ve selâmı onun üzerine olsun. [11]
Edebî Sanatlar
Bu mübarek sûre birçok edebî
sanatı kapsamaktadır. Bunları aşağıda özetliyoruz:
1. Ayetinde,
çoğul kipinin kullanılması ta'zîm ifâde eder. Zira
Yüce Allah, "Biz sana verdik" demiş, "Ben sana verdim"
dememiştir.
2. Cümleye,
yemin yerine geçen te'kîd edatı olan ile başlanarak bi
denilmiştir. Zira bunun aslı ve dür.
3. "Sana
verdik" cümlesinde, mutlak vuku bulacağını ifade eden geçmiş zaman kipi
kullanılmıştır. Yüce Allah "Sana vereceğiz" demedi. Çünkü bu vaad mutlaka yerine gelecektir. Bu sebeple daha vurgulu
olsun diye bunu geçmiş zaman kipiyle ifade etti. Sanki bu olay gerçekleşmiş ve
olmuştur.
4. Kelimesi de,
çokluk ve mübalağa ifade eden bir vezindir.
5. "Rabbin
için" şeklindeki isim tamlaması, Peygamberimizin (s.a.v.) değer ve şerefini
gösterir.
6. Âyeti hasr ifade eder. "Soyu kesilmiş olan sadece sana buğz edendir" demektir.
7. Sûrenin başı
ile sonu arasında, yani "Kevser" ile "Ebter" arasında
mutabakat vardır. Çünkü Kevser, çok hayır; ebter ise,
her türlü hayırdan mahrum demektir. Kısalığına rağmen bu sûre birçok edebî
sanatı kapsamaktadır. Kur'ân'ı indiren Yüce Allah,
noksan sıfatlardan münezzehtir.
Yüce Allah'ın yardımı ile "Kevser
Sûresi"nin tefsîri bitti. [12]
[1] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/447.
[2] Kurtubî,
20/216
[3] Mâide sûresi, 5/2 ve
8
[4] Emevîlerin Irak valisidir.
(Mütercimler)
[5] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/448.
[6] Tirmizî, Tefsîr-i Kur'ân, bâb 90 (Az
farklı)
[7] Müslim, Salât,
53,54
[8] Tirmizî, Tefsîr-İ Kur'ân, bab,
90
[9] Bahr, 8/519. İbn Abbâs'ın, "O çok hayırdır"
şeklindeki görüşü, bütün müfessirlerin görüşlerini içine alır. Çünkü Rasulullah (s.a.v)'a çok ve bol nimetler ihsan edilmiştir.
Ona peygamberlik, Kitap, hikmet, ilim, şefaat, su almak için kendisine gidilen
havuz, makâm-ı mahmûd, çok ümmet, düşmana zafer,
birçok fetih ve daha bunlara benzer çok hayırlar verilmiştir. Allah'ın salât ve selâmı onun üzerine olsun.
Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat:
7/449.
[10] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/449.
[11] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/449-450.
[12] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/450.
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder