LEYL SURESİ
. 4
LEYL SURESİ
Mekke'de inmiştir, 21
âyettir.
Takdim
Leyi sûresi Mekke'de inmiştir. Bu
sûre insanın gayret ve çabasından, bu dünya hayatındaki mücadelesinden ve
neticede de âhirette cennete veya cehenneme
gideceğinden bahseder.
Bu mübarek sûre, karanlığı ile
mahlûkâtı örttüğünde geceye; aydınlığı ve ışığı ile varlıkları aydınlattığında
gündüze ve iki cinsi yani erkek ve dişiyi vücûda getiren Yüce Yaratıcı'ya yeminle başlar. Mahlûkâtın işlerinin muhtelif
ve yollarının ayrı olduğuna yemin eder: "Karanlığı ile etrafı örttüğü zaman
geceye, açılıp ağardığında gündüze, erkeği ve dişiyi yaratana yemin ederim ki
işiniz pek çeşitlidir.
Sonra bu sûre mutluluk ve
mutsuzluk yollarım açıklar, kurtuluş isteyenler için ona giden yolu çizer ve
iyilerle kötülerin, cennet ehli ile cehennem ehlinin niteliklerini belirtir:
"Kim verir ve sakınırsa, en güzeli de tasdik ederse, biz de onu en kolaya
hazırlar ve bunda başarılı kılarız. Kim cimrilik edip vermez, kendini zengin
sayıp hakka boyun eğmez ve en güzeli de yalanlarsa biz de onu en zora
yöneltiriz"
Daha sonra sûre, bazı kişilerin
biriktirmiş oldukları mallarına ve yığdıkları servetlerine aldandıklarına
dikkat çeker. Oysa bu mal ve servetleri kıyamette onlara hiç fayda vermez.
Allah'ın, kullarına hidayet ve sapıklık yolunu açıklamasındaki hikmetini onlara
hatırlatır: "Çukura yuvarlandığında malının ona hiç faydası olmaz. Doğru yola
iletmek sadece bize aittir. Şüphesiz âhiret de dünya
da bizimdir"
Bundan sonra sûre, Mekkelileri
yani Allah'ın âyetlerini ve Peygamberini (s.a.v.) yalanlayanları O'nun azap ve
intikamından sakındırır. Onları, aşırı derecedeki kızgın ve sıcak ateşe karşı
uyarır. Bu ateşe ancak bedbaht ve Allah'ın hidayetinden yüz çeviren kâfir girer
ve onun ateşini o tadar: ' "Yanan bir ateşle sizi uyardım. O ateşe ancak
yalanlayıp yüz çeviren bedbahtlar girer"
Sûre, nefsini arıtmak ve onu
Allah'ın azabından korumak için malını hayır yollarında harcayan sâlih mü'min örneğini anlatarak
sona erer. Bilâl'ı satın alıp onu Allah için azat eden Ebûbekir'i (r.a.) misal getirir: "Temizlenmek üzere malını
hayra verenler iyiler ondan uzak dururlar. Onda hiç kimseye, bir minnet borcu
yoktur. O ancak, Yüce Rabbinin Rızasını istediği için verir. Böylesi hoşnut
olacaktır." [1]
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1, 2, 3, 4.
Karardığında geceye, açılıp ağardığı vakit gündüze, erkeği ve dişiyi yaratan
(güce) yemin ederim ki işiniz pek çeşitlidir.
5, 6, 7. Artık,
kim verir ve sakınırsa, en güzeli de tasdik ederse, biz de onu en kolaya
hazırlar, (onda başarılı kılarız.)
8, 9, 10, 11.
Kim cimrilik edip vermez, kendini zengin sayıp (hakka boyun eğmez), en güzeli de
yalanlarsa, biz de onu en zora hazırlarız. Kim yuvarlandığı zaman malı
kendisine fayda verir.
12, 13, 14, 15, 16. Doğru yola iletmek sadece bizim işimizdir. Şüphesiz
âhiret de, dünya da bize aittir. (Ey insanlar!) Yanan
bir ateşle sizi uyardım. O ateşe ancak yalanlayıp yüz çeviren kötüler
girer.
17, 18, 19, 20, 21. Temizlenmek üzere malını hayra veren iyiler ondanuzak dururlar. Onda hiç kimseye verilecek bir minnet
borcu yoktur. Ancak Yüce Rab-bi'nin rızasını araması
hariç. O hoşnut olacak.
Kelimelerin İzahı
Açıldı, ortaya
çıktı.
Şettâ,
dağınık ve muhtelif.
Hüsnâ,
Kelime-i tevhîddir.
Yüsrâ,
kolaylık ve rahata yani cennete götüren haslet.
Usrâ, zorluk
ve sıkıntıya yani cehenneme götüren haslet.
Ateşe düşüp yok
oldu.
Alevlenir, yanar, Aslı
dır.
Ona girer ve sıcağına
katlanır. [2]
Nüzul Sebebi
Rivayete göre Bilâl (r.a.) Ümeyye b. Halefin kölesi idi. Bilâl müslü-man olduğu için, efendisi
Ümeyye ona işkence ederdi. Güneş iyice kızdığında onu
çıkarır, Mekke'nin taşlı vadisinde sırt üstü yere atardı. Sonra büyük kaya
getirilmesini emreder, kaya getirilerek Bilâl'ın göğsü üzerine konurdu. Sonra
ona: "Ya ölünceye kadar böyle kalır, ya da Muhammed'i inkâr edersin" derdi. Bilâl, bu durumda
iken yine "birdir, birdir" derdi. Onlar Bilâl'e bunu
yaparken, Ebûbekir (r.a.) ona uğradı ve Ümeyye'ye, "Bu zavallıya böyle yaparken, Allah'tan
korkmuyor musun?" dedi. Ümeyye de ona: "Onu bana karşı
kışkırtan-ve isyan ettiren sensin. Şimdi onu, gördüğün bu durumdan kurtar" dedi.
Bunun üzerine Ebûbekir (r.a.) Bilâl'i (r.a.) ondan satın alıp Allah rızası için azat
etti. Bunu gören müşrikler: "Ebûbekir'in Bilâl'e minnet borcu olduğu için onu azat etti" dediler.
Bunun üzerine şu âyetler indi: "Onda, hiç kimseye, karşı bir minnet borcu
yoktur. O, Yüce Rabbinin rızasını istediği için verir. Böylesi hoşnut
olacaktır"[3]
Ayetlerin Tefsiri
1. Karanlığı
ile kâinatı kapladığı ve varlıkları gizlediğinde geceye yemin ederim. [4]
2. Açılıp
aydınlandığı âlemi kâinatı aydınlattığında gündüze yemin ederim. Tefsirciler
şöyle der: Gece, bütün mahlûkât için dinlenme zamanı olduğundan Yüce Allah ona
yemin etti. Geceleyin insan ve hayvan, barınaklarına sığınır; hareket ve
didinmeyi bırakıp sükûna ererler. Mahlûkât gündüzleyin
hareket edip nzık peşinde koştuklarından, Allah
gündüze de yemin etti. Bu yeminin hikmeti, gece ve gündüzün birbirini
izlemesinde sayılamayacak kadar var olan menfaatlerdir. Zira bütün ömür gece
olsa geçim imkânsız olur. Bütün ömür gündüz olsa, o zaman da insan dinlenip
rahat edemez ve insanların menfaatlerine halel gelirdi. [5]
3. İki cinsi,
yani erkek ve dişiyi, atılan bir nutfeden yaratan O
yüce ve büyük güce yemin ederim. Yüce Allah, kendisinin eşsiz ve hikmet sahibi
bir yaratıcı olduğuna dikkat çekmek için, erkek ve dişi cinsini yarattığına dâir
Zât'ına yemin etti. Çünkü erkek ve dişi arasındaki bu farklılığın, şuursuz ve
kör tabiat tarafından, sadece bir tesadüf eseri olarak meydana geleceği
düşünülemez. Çünkü menideki aslî unsurlar dengelidir. Aynı unsurlardan bazan erkek bazan dişi çocuk
yaratmak, bu nizamı koyanın, yaptığını bilen ve sağlam yapan biri olduğuna
delildir. [6]
4. Bu, yeminin
cevabıdır. Yani kuşkusuz sizin yaptığınız işler çeşitlidir. İçinizden, takva
sahibi olanlar da vardır, bedbaht olanlar da vardır. İtaatkâr da vardır,
isyankâr da vardır.
Yüce Allah, daha sonra bunu şu
sözüyle tefsir etti: [7]
5. Malını Allah
rızası için verip harcayan ve Allah'ın haram kıldığı şeylerden uzak durup
Rabbinden korkan kimseye gelince... İbn Kesîr şöyle
der: Bunun mânâsı "Harcaması emredileni veren ve işlerin-de Allah'tan
korkana,"[8] demektir. [9]
6. Ve Allah'ın,
iyiler için hazırlamış olduğu cennetin varlığını doğrulayana gelince. [10]
7. Onu iyi iş
yapmaya hazırlar ve ona, itaat etmeye ve haramları bırakmaya götüren hasleti
kolaylaştırırız. [11]
8. Malını
harcamayarak cimrilik eden, Yüce Allah'a ibadet etme ihtiyacı duymayana... İbn Abbâs şöyle der: Malında
cimrilik yapan, Yüce Rabbine ihtiyaç duymadığını söyleyene... [12]
9. cenneti ve
nimetleri yalanlayana gelince.. [13]
10. Zorluğa
yani dünya ve âhirette kötü hayata, kötülük yoluna
götüren hasleti ona kolaylaştıracağız. Tefsirciler şöyle der: Hayır yolunun sonu
kolaylık, yani Naîm yurdu olan cennete girme olduğu
için Yüce Allah ona adını verdi. Şer yolunun sonu zorluk, yani cehenneme girme
olduğu için Yüce Allah ona da dedi. [14]
11. Bu,
istifhâm-ı inkârîdir. Yani, kim yok olup cehennem
ateşine düştüğünde malı ona fayda sağlar? Malı ona fayda verir mi? Vebali ondan
savar mı? [15]
12. insanlara
hidayet yolunun sapıklık yolundan ayrı olduğunu açıklamak, doğru yol ile eğri
yolu izah etmek bize aittir. Nitekim Yüce Allah meâlen
şöyle buyurmuştur: "De ki, hak, Rabbinizdendir. Öyleyse dileyen iman etsin,
dileyen inkâr etsin'[16]
13. Dünyadaküer de, âhirettekiler de
bizimdir. Kim onları Allah'tan başkasından isterse yolunu şaşırmıştır. [17]
14. Ey Mekke
halkı! Ben sizi, aşırı derecede sıcak ve kızgın ateşe karşı uyardım. [18]
15. Orada ebedî
kalmak üzere sadece bedbaht kâfir oraya girer ve onun ateşini tadar. [19]
16. O bedbaht
kâfir, peygamberleri yalanlayan ve imandan yüz çevirendir. [20]
17. O ateşten,
ancak takva sahibi ve tertemiz olup da şirk ve isyanlardan son derece sakınan
kimse uzak durur. [21]
18. O, nefsini
temizlemek için, hayır yollarında malını harcayan kimsedir. [22]
19. Onda hiç
kimseye karşı bir minnet borcu yoktur ki borcuna karşılık ona versin. O, sadece
Allah rızası için harcar. Tefsirciler şöyle der: Bu âyetler, Bilâl'i (r.a.) satın alıp Allah rızası için azat ettiği
zaman, Ebûbekir (r.a.) hakkında inmiştir. Ebûbekir (r.a.)'in böyle yaptığını gören müşrikler: "Onun
Bilâl'e minnet borcu olduğu için onu azat etti"
dediler. Bunun üzerine bu âyetler indi. [23]
20. Onun Allah
rızasından başka istediği bir şey yoktur. [24]
21. Âhirette onu razı edecek şeyi Allah ona verecektir. Bu,
rahmet sahibi Rab tarafından verilmiş kıymetli bir sözdür. [25]
Edebî Sanatlar
Bu mübarek sûre, birçok edebî
sanatı kapsamaktadır. Bunları aşağıda
özetliyoruz:
1. kelimeleri
arasında tıbâk vardır.
2. "Veren,
sakınan ve en güzeli tasdik edene gelince.." âyetleri ile "Cimrilik eden,
ihtiyaç duymadığını söyleyen ve en güzeli yalanlayana gelince.." âyetleri
arasında latîf bir mukabele vardır.
3. arasında
cinâs-ı iştikak vardır. Çünkü kelimesindendir. Dolayısıyle aralarında cinas vardır.
4. "Veren ve
sakınana gelince..." âyetinde, muhatabın zihni verilebilecek ve sakınabilecek
her şeyi düşünsün diye, umum ifade etmesi için mefûl (tümleç) zikredilmemiş
tir.
5. ve benzeri
âyet sonlarında akıcı sağlam bir seci' vardır.
[26]
Bir Nükte
Ömer (r.a.) şöyle derdi:
"Efendimiz efendimizi azat etti" Bununla şunu kastederdi: Efendimiz Ebûbekir, efendimiz Bilâl'ı azat etmiştir. Bunlar, ne temiz
ruhlar! Ey Allah'ım! Bize, Rasulullah (s.a.v)'ın, bütün Ashabını (r.anhum)
sevmeyi nasip et!
Yüce Allah'ın yardımıyle "Leyi Sûresi"nin tefsiri bitti. [27]
[1] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/331.
[2] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/333.
[3] Sâvî Haşiyesi. 4/326; Hâzin,
4/256
Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat:
7/333.
[4] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/333.
[5] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/333.
[6] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/334.
[7] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/334.
[8] Muhtasar-ı İbn Kesîr,
3/646
[9] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/334.
[10] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/334.
[11] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/334.
[12] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/334.
[13] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/334.
[14] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/334.
[15] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/334.
[16] Kehf sûresi,
18/29
Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat:
7/334.
[17] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/334-335.
[18] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/335.
[19] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/335.
[20] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/335.
[21] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/335.
[22] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/335.
[23] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/335.
[24] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/335.
[25] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/335.
[26] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/335.
[27] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/336.
No similar posts
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder